1. Tutankamon nasıl öldü?
Genç yaşta yaşamını yitirmesine rağmen Tutankamon kuşkusuz en ünlü Mısır firavunudur. Fakat Tutankamon’un nasıl öldüğüne dair son derece az bilgi mevcut.
2013’te bir grup İngiliz araştırmacının katkılarıyla ‘Tutankhamun: The Mystery of the Burnt Mummy’ (Tutankamon: Yanmış Mumyanın Gizemi) adlı bir belgesel yayınlandı. 1968’de Tutankamon’un cesedi üzerinde yapılan x ışını kontrollerine dayandırılan belgeselde firavunun kaburga kemiğindeki ciddi hasar ve kırık ayağı gibi tespitlere yere verildi. Bu bulgu ışığında araştırma ekibi, Tutankamon’u taşıyan at arabasının büyük olasılıkla kaza yaptığı ve firavunun bu sebeple yaşımını yitirdiğini düşündü.
National Geographic ise başka ihtimaller üzerinde durdu. Bu ihtimaller arasında Tutankamon’un at arabasından kasıtlı olarak atıldığı ve su aygırı saldırısı yer aldı. Kaburga kemiklerinin önemli kısmı kaybolan Tutankamon kaza geçirmiş de olabilir. Fakat bazı iddialara göre İkinci DÜnya Savaşı’nda hırsızlar firavunun bedenine ait bazı parçaları çaldı.
İtalya’daki Mumya Enstitüsü’nün yöneticisi olan profesör Albert Zink, Tutankamon’un annesi ve babasının kardeş olduğunu, akraba evliliği sonucu doğan Tutankamon’un zayıf bir bedene sahip olduğu ve sıtma sebebiyle yaşamını yitirdiğini düşünse de kesin sebebin ne olduğunu o da bilmiyor.
2. Büyük İskender’in mezarı nerede?
Çok az isim Büyük İskender kadar heybetli bir hükümdarlık sürdü. Fakat bu denli ünlü bir hükümdarın nereye defnedildiği bilinmiyor.
Robert Bianchi 1993 ve 1995 yıllarında Büyük İskender’in mezarını konu alan iki makale yayınladı. Makalelerde yer alan bilgilere göre Büyük İskender’in aslında mezarı yok çünkü M.Ö. 323 yılında ölen Büyük İskender, cesedinin Fırat Nehri’ne atılmasını vasiyet etmişti. Bu sayede Büyük İskender’in cesedi çözünecek ve herkes ünlü hükümdarın, babası Tanrı Amon ile Cennet’e yükseldiğini düşünecekti. Fakat Büyük İskender’in ordu komutanları, hükümdarın cesedini Fırat Nehri’ne atmaktansa gömmeyi tercih etti ve büyük olasılıkla cesedi farklı zaman aralıklarında üç ayrı yere defnedildi ve taşındı.
Büyük İskender ilk olarak Mısır’ın Memfis kentine gömüldü. Daha sonra M.Ö. 3. ya da 4. yüzyılda ceset, İskenderiye’ye taşındı. Bir süre sonra da ceset yine İskenderiye civarlarında bir başka yere taşındı. M.S. 215’te Roma İmparatoru Caracalla, Büyük İskender’in mezarını ziyaret etti. Büyük İskender’in mezarı ile ilgili bilinen son tarihi kayıt bu ziyarettir. Büyük İskender’in mezarının geçen yüzyıllar içerisinde tahrip edildiği ve yıkıldığı düşünülüyor.
1993 yılında Mısır Eski Eserler Yüksek Konseyi, Büyük İskender’in mezarı ve bedeni araştırmaları için 140 ayrı çalışma yürüttü fakat çalışmaların tümü başarısızlıkla sonuçlandı.
3. Sfenks’in gerçek adı neydi?
Sfenks’in mevcudiyeti hakkında 1817 yılına kadar neredeyse hiçbir şey bilinmiyordu. 1817’de kumların altından Sfenks’in başı bulundu. Bu tarihten sonra arkeolog Mark Lehner’in büyük katkıları sayesinde Sfenks hakkında çok sayıda bilgi açığa çıktı. Sfenks, Mısır firavunu Kefren tarafından inşa ettirildi. Sfenks’in inşası sırasında kireç taşı kullanıldı ve çok sayıda işçi çalıştı. Dönemin şartlarında Sfenks gibi bir yapı 100 işçi ile 3 yıl gibi bir sürede tamamlanabilirdi.
Fakat Sfenks hakkında bugün bile şüphe ile yaklaşılan şey, Mısırlılar’ın bu yapıya ne ad verdiğidir. Sfenks kelimesi Yunanca’dır ve bu kelime Kefren’in yaşadığı dönemde ortaya çıkmamıştı. Bu sebeple Antik Mısır’da Sfenks’in ne olarak adlandırıldığı büyük bir sır. Eski Mısır Bilimcisi James Allen, ‘Mısırlılar tarihi yazmadı, bu sebeple inşa eden kişilerin Sfenks’i ne olarak gördüğü hakkında net bir bilgimiz yok’ der. Bilinen tek şey Sfenks’e bir zamanlar ‘Bob’ adının verildiğidir.
Sfenks’in tam olarak neyi simgelediği ya da hangi amaçla inşa edildiği bugün bile gizemini koruyor. Sfenks, o dönemin tanrılarından olan, birleşik iki aslan gibi görünen ve yer altı dünyasının girişini koruyan Ruti’yi temsil ediyor olabilir.
4. Gizli tapınak ayakkabıları da ne?
2004 yılında arkeolog Angelo Sesana bir makale yayınladı ve Mısır’da 2000 yıllık bir keşif yaptığını duyurdu. Makaleye göre Sesana ve ekibi, kerpiç iki duvar arasına yerleştirilmiş bir kavanoz buldu. Kananozun içerisinde yedi çift ayakkabı bulunuyordu. Peki ayakkabılar neden bir kavanozun içerisine yerleştirilmişti?
Antik Mısır Dönemi ayakkabı uzmanı André Veldmeijer, Sesana tarafından gönderilen ayakkabı fotoğraflarını inceledi. Yapılan inceleme sonucu ayakkabıların o döneme göre son derece pahalı, ithal üretim ürünler olduğunu ve büyük olasılıkla yüksek sosyete tarafından tercih edildiğini tespit etti. Peki ayakkabıyı tercih eden yüksek sosyete ne kadar yüksekti? Bu kişiler kraliyet soyluları ya da tüccarlar olabilirdi. Peki son derece pahalı ayakkabılar neden kavanozun içerisine terk edilmişti? Bir ara kullanılır düşüncesiyle mi yoksa fakirlere yardım amacıyla mı?
Ayakkabıların kaç yıllık olduğu da tam olarak bilinmiyor fakat en az 2000 yıllık olduğu düşünülüyor. Karbon yöntemi uygulamadan tarih tespiti yapabilmek mümkün değil. Kavanozdan çıkarılan ayakkabılar iyi bakılmadığı için karbon testi uygulamak da mümkün olmadı.
5. Mumyanın acı çeken yüz ifadesi
Ağzı açık kalan mumyalar sanki çığlık atıyormul gibi görünür. Aslına bakılırsa bu durum çığlık atmaktansa yeme ve içme gibi kutlamalar ve öteki alemde daha rahat nefes alabilmeleri için ağzının açık bırakılmasıdır. Fakat ağzı açık mumyalarında ötesinde bir mumya var ki gerçekten çığlık atıyormuş ve acı çekiyormuş gibi görünür.
National Geographic’e göre acı çeken mumya 1886 yılında keşfedildi ve acı çekiyormuş gibi göründüğü için hemen dikkat çekti. Acı çeken mumyanın nasıl öldüğüne dair çok sayıda teori ortaya atıldı. Bazı araştırmacılar mumyanın zehirlenmiş olabileceğini ya da canlı canlı gömülmüş olabileceğini söyledi. Bazıları ise mumyanın öldürülen bir Hitit prensi olabileceğini öne sürdü. Fakat Long Island Üniversitesi’nde görevli arkeolog Bob Brier, öldürülen birinin mumyalanmadığını söyleyerek bu iddiaları çürüttü.
2008 yılında mumya üzerinde yapılan çalışma, mumyanın babası Firavun III. Ramses’i öldürmeyi planlayan Pentawer’e ait olabileceği ihtimalini ortaya koydu. Bu ihtimal, mumyanın neden koyun derisine sarıldığı sorusunu cevaplayabilir. Antik Mısır’da suç işleyen kişilerin cesedi koyun derisi ile sarılırdı.
6. Mısır Kraliçesi Nefertiti’ye ne oldu?
Kleopatra’dan sonra bilinen en ünlü Mısır Kraliçesi kuşkusuz Nefertiti’dir. Mısır Firavunu IV. Amenhotep’in eşi olan Kraliçe Nefertiti, ülkeyi eşi ile beraber yönetti. M.Ö. 1336’dan sonra Nefertiti ile ilgili herhangi bir kayda rastlanmadı. Nefertiti’nin mumyası ve mezarının da nerede olduğu bilinmiyor.
Bir teoriye göre Nefertiti, IV. Amenhotep’in hükümdar vekili oldu ve adını Neferneferuaten olarak değiştirdi. Bir başka teoriye göre de Nefertiti adını Smenkhkare olarak değiştirdi ve erkek gibi görünerek ülkeyi yönetti. Fakat bahsi geçen bu isimler Nefertiti’den sonra yaşadı.
2015 yılında Mısır Eski Eserler Bakanlığı, Tutankamon’un lahitinde iki oda bulunduğunu ve bu odalardan birinin Kraliçe Nefertiti’ye ait olabileceğini açıkladı.
7. Keops Piramidi’nde kaç oda var?
Büyük Giza Piramidi ya da Keops Piramidi, en ünlü Mısır Piramiti’dir. Eski Dünya’nın 7 Harikası’ndan ayakta olan tek eser olan Keops Piramidi içerisinde uzun bir dönem yalnızca kral odası, kraliçe odası ve Büyük Galeri olduğu düşünüldü. Fakat son yıllarda piramidin içerisinde çok daha fazla oda olduğu tespit edildi.
Ekim 2016’da araştırmacılar x ışını ve termografi yönetimini kullanarak piramit içerisinde iki yeni oda keşfettiklerini duyurdu. Bu odalardan biri piramidin kuzey tarafından diğeri ise koridorun alçalan bölümüde yer alıyordu.
1993 yılında piramidin içerisine birkaç küçük robot yerleştirildi ve 4500 yıl önce inşa edilen tünellerde robotlar aracılığıyla bazı fotoğraflar çekildi. Tünellerin herhangi bir amaç için kullanım olasılığının son derece düşük olduğu tespit edildi ve bu tünellerin belki de daha başka odalara doğru giden yollar olduğu teorisi ortaya atıldı. Bu teori, diğer tarama çalışmalarınca da kanıtlandı.
Eğer fazladan iki oda daha varsa daha fazla oda da bulunuyor olabilir mi? Bu sorunun kesin cevabı için daha çok araştırma yapılması gerekiyor.
8. Deniz İnsanları da kim?
Her kahramanın saygı kazanabilmesi için bir rakibe ihtiyacı vardır. Buna göre Antik Mısır Dönemi’nde Batman’in savaştığı Joker ‘Deniz İnsanları’ydı. Peki Deniz İnsanları kimdi?
Deniz İnsanları, Akdeniz boyunca yayılan korsanlar ve akıncı grubuydu. Deniz İnsanları’nın en büyük hedefi ise dönemin en büyük medeniyeti Mısır’dı. Mısır anlatılarında Deniz İnsanları, kötü olarak betimlense de Deniz İnsanları ile ilgili çok fazla bilgi yer almaz.
II. Ramses gibi firavunlar bazı yazınlarında Deniz İnsanları’ndan bahseder fakat bu grubun kimler olduğu ya da nereden geldikleri hakkında herhangi bir açıklama yapmaz. Bunun en büyük sebebi ise Antik Mısır Dönemi’nde Deniz İnsanları’nın kim olduğunun bilinmesi olarak düşünülür. Deniz İnsanları’nın Hititler ile ittifak yaptığı notu yer alır fakat Ramses için Deniz İnsanları ayrıca paralı askerlerdir. Bu bilgiler doğruysa Deniz İnsanları’nın birlik olmadığı çıkarımını yapabiliriz.
Deniz İnsanları’nın, günümüzde Türkiye olarak adlandırılan topraklarda bir zamanlar hüküm süren Hititler olmadığı düşünülmektedir. II. Ramses’ten sonra tahta çıkan Firavun Merneptah’ın yazınlarına göre Deniz İnsanları, Libyalılar’la ittifak halindedir. Buna göre Deniz İnsanları, Mısır gibi değerli toprakları işgal etmek için kullanılan paralı askerlerdir.
9. Yam Krallığı neredeydi?
4000 yıl kadar önce Mısır’da bir yerlerde Yam adı verilen bir krallık bulunuyordu. Yam Krallığı oldukça verimli bir arazi üzerinde yer alıyordu. Mısır veznedarı Harkhuf, Yam gezisinden 300 eşekle beraber tütsü, siyahi kadın, hekenu kokusu, tahıl, leopar derisi, fil dişi, çok sayıda bumerang, güzel hediyeler ve son derece değerli eşyalarla döndüğünü not etmişti.
Harkhuf’un notlarına göre Yam son derece güzel bir yerdi.
Fakat Harkhuf’un bahsettiği Yam Krallığı’nın nerede olduğu bilinmiyor. Eski Mısır Bilimciler, Yam Krallığı’nın Mısırlılar’a yakın, Nil Vadisi’nin güneyi ve batısına yayılmış bir yerde olduğunu düşünüyor. Fakat Nil Vadisi’nin bu kısımları yaşam için son derece zorlu ve suya erişimin kısıtlı olduğu bir yer.
Harkhuf’un notlarında Yam Krallığı’na yaptığı seyahatin toplamda 7 ay sürdüğü bilgisi yer alıyor. 300 eşekle beraber Yam Krallığı’na gittiğini ve geri döndüğünü söyleyen Harkhuf ortalama 1500 km kadar yol katetmiş olmalı. Harkhuf’un çölün en tehlikeli bölgesinde 7 ay kadar 300 eşekle nasıl gidip geldiği ise büyük bir sır.
10. Kurna’da kim defnedildi?
1908’de İngiliz Mısır Bilimci Flinders Petrie, daha önce keşfedilmemiş bir kraliyet mezarlığını gün yüzüne çıkardı. Petrie büyük olasılıkla daha önce adını kimsenin duymadığı kraliyet soylularının mezarı ile karşılaştı. Aradan 100 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Kurna’da bulunan mezarlığın kime ait olduğu bilnmiyor.
Petrie, Kurna bölgesinde kazı çalışmaları yaparken iki kişinin şatafatlı mezarını keşfetti. Tabutların M.Ö. 17, ya da 18. yüzyılda hüküm süren hanedanlar dönemine uzandığı tespit edildi. Buna göre bulunan cesetler, Tutankamon’dan 250 yıl kadar önce yaşamıştı. Mumyalardan biri genç bir kadına, diğeri ise bir çocuğa aitti. Mumyalara giydirilen altın ve fil dişinden üretilen paha biçilemez mücevherler, bu kişilerin son derece önemli insanlar olduklarını gösteriyordu. Mumya üzerinde bulunan yazıt son derece hasar görse de ‘Kralın Büyük Eşi’ notu okunabilir haldeydi. Fakat isimler okunamıyordu.
Dönemin kraliçeleri düşünüldüğünde ortaya birkaç ihtimal çıkıyor. Bulunan mumya Ha’ankhes’e, Nubemhat’a ya da Firavun Rahotep veya Nubkheperre Intef’in eşlerine ait olabilirdi. Çocuk mumyasının kime ait olduğunun tespit edilmesi büyük olasılıkla gizemi aydınlatacak. İki mumya bugün İskoçya Müzesi’nde sergileniyor.
11. Nabta Playa Taş Çemberi’ni kim inşa etti?
Göbeklitepe ve Stonehenge dünyanın tek en gizemli taş çemberi yapıları değil. Mısır’ın güneyinde de tıpkı bu yapılara benzer bir taş çemberi yer alıyor. 1974’te keşfedilen Nabta Playa Taş Çemberi, ortasındaki büyük kayanın çevresinde çember oluşturacak biçimde yassı kayalar dikilmiş taşlardır. Stonehenge’dan daha küçük olan yapının benzer amaçlarla inşa edildiği düşünülse de neye hizmet ettiği tam olarak bilinmiyor.
2005 yılında astrofizikçi Dr. Thomas Brophy, uydu görüntüleri ile karşılaştırdığı yapının, uzayla bağlantılı sebeplerle inşa edilmiş olabileceği teorisini ortaya attı. 2007 yılında da bir başka makale, Nabta Playa Taş Çemberi’ndeki kayaların, ürünlerin ve mezarların konumunun, Cennet’le bağlantılı sembolik bir ilişki olduğunu öne sürdü.
Nabta Playa Taş Çemberi’nin ne ile bağlantılı olduğu bilinmiyor? Yıldızlar, Güneş, antik bir tanrı? Hepsi olabilir.
12. Rosetta Taşı’na yazılan ilk yazı hangisi?
Rosetta Taşı, Mısır’da bulunan ve üzerinde Antik Mısır Kil Yazısı, Antik Yunanca ve hiyeroglif bulunan üç farklı yazı dilinin olduğu bir taş. Fakat üçünden hangisinin temel olan olduğunu bilmiyoruz. Taşta yer alan yazılardan birisi ilk önce yazılan olduğu ve diğerlerinin de çeviri olduğu düşünülüyor.
Her üç yazı dili de Antik Mısır Dönemi’nde sıkça kullanıldığından ilk yazının hangisi olduğu bilinmiyor. Bazılarilk yazının Antik Mısır Kil Yazısı olmadığını düşünüyor. Bu iddiayı savunanlar bu yazı tipinin pek de kullanılmadığını söylüyor. John Ray’e göre taştaki en önemli yazı tartışmasız hiyeroglifler. Çünkü hiyeroglifler tanrıların okuyabilmesi için yazılıyordu.
Bir başka iddiaya göre taştaki her üç yazı dili de eşit öneme sahip. Birçok Mısırlı hem Yunanca hem de Afroasya dili olan Mısırca konuştuğu için bir dilin diğerine üstünlüğü bulunmuyor. Antik Mısır Dönemi’nde herkesin hem Yunanca hem de Mısırca adları bulunurdu ve tanrılara her iki dilde de ibadet edilirdi.
13. Dendera Işığı nedir?
Dendera Işığı, Dendera Ampülü ya da Dendera Lambası. Antik Mısır Dönemi şartlarında kulağa son derece tuhaf bir isim gibi geliyor. Dendera Işığı’nın betimlendiği hiyeroglifte bir adam uzun ve dar lamba şeklindeki cismi tutuyor.
Erich von Däniken gibi sahte bilim insanlarıi, bunun dev bir batarya ya da elektrik borusu olduğunu öne sürebilir. Antik Mısır Dönemi’ne dair anlatılanlara az biraz kulak vermişseniz, elektriğin o döenmde mevcut olmadığını da bilirsiniz. Bu gerçeklik yine de insanları, 3500 yıl önce elektrik var mıydı konusunu deşmekten alıkoymuyor.
Eski Mısır Bilimciler, Dendera Işığı’nın lotus çiçeği ve Djed Sütunu’nun bir birleşimi olduğunu düşünüyor. Bu açıklamaya göre Dendera Işığı, büyük gök tanrıçası Nut’un tahmindeki lotus çiçeği içerisinden doğan yılanı tasvir ediyor. Lotus çiçeği doğan güneşi temsil ediyor. Fakat bu teori de henüz kanıtlanabilmiş değil.
14. İkinci Sfenks nerede?
Büyük Gize Sfenksi’ni herkes bilir. Fakat İkinci Sfenks’in mevcudiyeti hakkında ne kadarını biliyoruz?
2013 yılında İsrail’de 4000 yıl olduğu düşünülen Sfenks bacakları bulundu. İkinci Sfenks’in Firavun Mikerinos dönemine ait olduğu tespit edildi. Kazı çalışmalarını yürüten arkeolog Amnon Ben-Tor, bulunan parçalar kırıldığını ve son derece zarar gördüğünü açıkladı. Bulgular ışığında Mikerinos ya da hükümdarlığı yıkılmış olabilir.
Mısır geleneğinde tahttan indirilen firavunun inşa ettiği heykeller de yıkılıyordu. Bu sebeple bulunan İkinci Sfenks’in geri kalan parçalarının nerede olduğu bilinmiyor. İkinci Sfenks’in ayak ve bacak parçalarından anlaşıldığı kadarıyla bu yapı Büyük Gize Sfenksi kadar heybetli boyutlarda değildi. Arkeologlara göre İkinci Sfenks 500 kg ağırlığında ve 91 cm uzunluğundaydı.
Bir diğer sorulması gereken soruysa Sfenks’in İsrail’e nasıl geldiğiydi. Ben-Tor, İkinci Sfenks’in Hazor civarındaki krallığa Firavun Mikerinos tarafından hediye olarak mı verildiğini merak ediyor. Bu sorunun yanıtını ne yazık ki kısa zamanda öğrenemeyeceğiz çünkü Ben-Tor, 800 metrekarelik bölgedeki kazı çalışmalarının tam 600 yıl süreceğini söylüyor!
(http://www.milliyet.com.tr)